7 Ağustos 2009 Cuma

Liverpool FC: 2009-2010


Geçtiğimiz sezon, uzun bir aranın ardından ilk kez bir şampiyonluk yarışının sonuna kadar içinde kalmayı başaran Liverpool’un 19 yıllık şampiyonluk hasretine son vermek için yapmak istediği hamlelerin önündeki en büyük engel, maddi sorunlar.

6 Şubat 2007 tarihinde kulübün hisselerinin bir kısmını başkan Davis Moores’tan, 218.9 milyon pound karşılığında satın alan George Gillett ve Tom Hicks, sezon bitiminde transfere 75 milyon euro harcayarak Liverpool tarihine geçmişti. Satılan oyunculardan elde edilen 41 milyon euro’luk geliri de işin içine kattığımızda, ortaya net olarak 34 milyon euro’luk bir rakam çıkıyor. Bu, Liverpool tarihinde bir rekor. 2008-09 yaz transfer dönemi de çok farklı olmadı, Liverpool için. Harcanan 64 milyon euro, kulüp tarihinde 2007-08 Sezonu’ndaki 75 milyon euro’luk hemen arkasına yerleşti.

Liverpool, tüm bunların neticisinde hiç de fena olmayan bir takım kurdu. Ama, son 2 sezonda tüm bu harcanan paraya rağmen Premier Lig de dahil olmak üzere, hiçbir kupa kazandırılamadı müzeye. Elde sadece, 2008-09 Sezonu’ndaki verilen şampiyonluk mücadelesi bulunuyor. Taraftarlar, George Gillett & Tom Hicks ortaklığından pek memnun değil. Amerikalı sahipler de kulübü ellerinden çıkarmak istiyorlar, ekonomik kriz sebebiyle. Dubai’li talipleri var kulübün; ama taraftarlar, bu satışa şiddetle karşı. Kulübün zengin bir para babasına satılıp, onun elinde oyuncak olmasını istemiyorlar. “Share Liverpool” adı altında bir girişimleri söz konusu. Plana göre, 100.000 taraftar 5.000 euro ödeyecek ve toplamda 500 milyon euro ile kulüp satın alınacak. İngiltere’nin en alt liglerinden birinde böyle bir durum söz konusu, ama bahsi geçen takımın Liverpool olması, bu girişimin sadece platonik olarak kalmasına sebep olacaktır muhtemelen.

Kulübü satmak isteyen sahiplerin harcama yapmak istememesi, doğal karşılanır genelde. Liverpool’da da durum böyle olmalı. “Big Four” arasında, en sessiz sedasız olanı, onlar. Koca transfer döneminde transfer edilen futbolcu sayısı 2. Satılan futbolcu sayısı da aynı şekilde. Alvaro Arbeloa ve Xabi Alonso, Real Madrid’e transfer oldular. Yerlerine, Porstmouth’dan Glen Johnson ve AS Roma’dan Alberto Aquilani yerleştirildi. Xabi Alonso ve Alvaro Arbeloa’nın satışlardan elde edilen gelir, 39 milyon euro. Alınan futbolculara ödenen para da 39 milyon euro. Kulübe giren-çıkan para, bir şekilde birbirini dengeliyor. Gelen giden oyuncuların mevkileri de birbirleriyle aynı. Ama son tabloya bakıldığında, güç kaybetmiş bir Liverpool görünüyor.

Öncelikle, Alvaro Arbeloa. Geçen sezon Liverpool’un sürekli değişkenlik gösteren bek rotasyonunda çok ciddi süreler aldı ve hiç fena iş çıkarmadı. Yerine alınan Glen Johnson’la karşılaştırıldığında, hücum yönünün daha hafif kaldığını söylemek mümkün. Ancak toplama bakıldığında, iki oyuncu arasında büyük bir fark gözükmüyor. Yani, sağ bek pozisyonunda yaşanacak Arbeloa-Johnson değişikliği, Liverpool için çok büyük önem arz etmiyor. Glen Johnson, biraz daha “yeni nesil bek” diye tabir edilen türden ve potansiyeli varolan bir oyuncu. Buradaki değişimin kritik noktasıysa, para meselesi. Arbeloa, Real Madrid’e 4 milyon euro karşılığında gönderilirken, Johnhson için kulübüne, tamı tamına 18 milyon euro ödendi. Kısacası, Arbeloa-Johnson değişikliğinin takıma pozitif yönde katkı yapması olası bir ihtimal olsa da, 14 milyon euro’luk farka değip değmeyeceği hakkında büyük şüpheler bulunuyor.



Liverpool’un, Steven Gerrard ve Fernando Torres’ten sonra en kilit 3. oyuncusu konumunda bulunan Xabi Alonso’nun kaybı, derin yaralara yol açabilir. 2008’in yaz aylarında Alonso için çıkan Fenerbahçe dedikodularını hatırlayalım. Fenerbahçe’nin, Liverpool’a 15 ila 20 milyon euro arasında bir teklif yaptığı ve o aralıktaki bir miktarda mutabakata varıldığı söyleniyordu. Ama, Xabi Alonso, Türkiye’ye gelmeye pek niyetli olmayınca, transfer gerçekleşmemişti. O dönemde, Alonso’yu elinden çıkarmak için can atan Rafael Benitez, satamadı oyuncusunu. Amaç, büyük potansiyeli olan Lucas Leiva’yı orta alana yerleştirmekti. Bunun için de, Xabi Alonso’nun elden çıkarılması gerekiyordu. Bu kadar söylenti ve dedikodunun ardından kulübünde kalan Alonso’dan kimse bu denli bir performans beklemezdi doğrusu. Ama o, sonbaharla birlikte, yazı unutmuşa benziyordu. Futboluna odaklandı ve ilk 11’deki yerini tescilledi. Gerrard, sık sık ileri uçtaki Torres’e destek vermek için ileri çıkıyorsa, bunda Alonso’nun da yadsınamaz bir payı vardı. Orkestra şefi gibi yönetti geriden Liverpool’u. Stoper bölgesinde, Jamie Carragher ve Martin Skrtel ikilisinin görev yaptığı bir takımda, Alonso gibi bir beyine çok ihtiyaç vardı. Yanındaki partneri belli zamanlarda Lucas Leiva ve Javier Maschreno olarak değiştiyse de, o hep soyunma odasında tahtaya adı yazılan ilk 3 oyuncudan biri oldu, Gerard ve Torres ile birlikte.

Real Madrid’e gidiş hikayesini, bu blog’da daha önce değerlendirmiştik. Tekrar yapmaya gerek yok. Xabi Alonso, Liverpool’da mutlu olmasına rağmen gitmeye istekliydi ve gitti. Alonso’dan kazanılan 35 milyon euro hiç de fena sayılmaz. Ama, onun yerini doldurması için transfer edilen isim, suratları biraz ekşitti. 25 yaşındaki Alberto Aquilani’nin transferi, Xabi Alonso’nun satışının hemen ardından duyuruldu. Alonso’nun yaptıklarını yapacak oyuncu niteliğinde gözükmedi pek, Roma’da. Alonso gibi, daha çok orta alanın ortasında toparlayıcı görevi gören bir oyuncu olsa da, onun seviyesinde olmadığını kabul etmek gerekiyor. Bazı artıları var elbette. Uzaktan etkili şutları mesela. Skorun bu denli Gerrard ve Torres üstüne kalacağı bir takımda, vereceği 5-6 gollük bir skor katkısı bile, ciddi puanlar kazandırabilir Liverpool’a. Ama, Xabi Alonso gibi “takımın üç kilit oyuncusundan biri” olmaktan çok, “görev adamı” olarak öne çıkacak yüksek olasılıkla. Diğer konuşulan alternatif, Steven Defour idi. Defour, mevcut potansiyeliyle Premier Lig’de komple bir oyuncu olmak için evrilmeye müsait olsa da, ülkesinin dışına çıkmamış ve sertlikten pek nasibini almamış bir futbolcu portresi sergiliyor. Benitez’in tercihinde, bu kriterler önemli rol oynamış olabilir.

Manchester United ve Arsenal’ın en önemli yıldızlarını sattığı, Chelsea’nin kadrosunu korumasına karşın, teknik direktörlüğüne Carlo Ancelotti gibi birini getirirek, ligi ikinci plana attığını açıkça gösterdiği bir ortamda, Liverpool’un mevcut kadrosunu koruması bile şampiyonlukta söz sahibi olması için yeterli olabilirdi. Ama, finansal açıdan çok kritik bir dönemden geçmeleri sebebiyle, istediklerini yapamadılar. Glen Johnson gibi, sağ bekteki kaliteyi bir seviye üste çıkartabilecek bir oyuncu transfer edilmesine rağmen, orta alanda takımın beyni görevi gören Xabi Alonso, kadroda korunamadı. Üstelik, gelen gidenler sonucunda, elde bir artı da bulunmuyor, maddi açıdan.

Sonuç olarak, Merseyside’ın Kızıl Yaka’sı, şampiyonluk hayallerini biraz daha ertelemek zorunda kalabilir.

Hiç yorum yok: